Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Hiyerarşide Şeyhülislamlığın Yeri

Devlet hiyerarşisi içinde şeyhülislâmlar geliri en yüksek olanlar arasında bulunuyordu. Ömer Lutfi Barkan’ın yayımladığı XVI-XVII. yüzyıl devlet bütçelerinde kazasker maaşlarına yer verildiği halde şeyhülislâm aidatı ve ücretleri yer almaz.


XV-XVI. asırlarda bir iki kalemden ibaret olan gelirlerine daha sonraki yüzyıllarda yeni gelir kaynakları eklenmiştir. İlk dönem maaşları hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Alâeddin Arabî Efendi (1495) 100 akçe yevmiye ile müftü olmuştu. Ebüssuûd Efendi’nin yevmiyesi 200 akçe iken tefsirini Kanûnî Sultan Süleyman’a takdim edince bu miktar 600 akçeye çıkarılmıştı. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren maaşları yanında arpalık tahsisi usulü başlamış ve ilk arpalık Bostanzâde Mehmed Efendi’ye verilmiştir. Bu konudaki fermanda Ebüssuûd Efendi’nin 550 akçe yevmiye alıp ayrıca arpalıkları bulunmadığı, ilk defa Bostanzâde’ye 50.000 akçelik arpalık verildiği bildirilmiştir (Hezârfen Hüseyin Efendi, s. 199-200). 1603’te şeyhülislâm olan Ebülmeyâmin Mustafa Efendi’ye Kalkandelen ve civarında 60.000 akçelik zeâmet arpalık olarak tahsis edilmiş, 1013’te (1604) 600 akçe ile emekli edilmişti. Görevde iken verilen arpalığın birkaç yerin toplam vergi gelirlerinden elde edildiği ve bu yerlerin gelir durumuna göre sıkça değiştiği bilinmektedir. Nitekim Paşmakçızâde Ali Efendi ile Ebûsaidzâde Feyzullah Efendi’nin zengin arpalıkları bulunmaktaydı.


XVII ve özellikle XVIII. yüzyılda şeyhülislâmların maaş ve arpalıklarına ilâveten çok farklı gelirleri vardı. Bunlar nezâret ettiği vakıf gelirleri, aynî tayinatlar, atıyye ve hediyeler, bohça-bahâ, muhzır müjdeleri, tayin-tevcih harçlarıydı. Tanzimat döneminde ise kendilerine diğer görevliler gibi muayyen maaş tahsis edilmiştir. Mâzuliyet devrinde şeyhülislâma maaş veya arpalık şeklinde ödeme yapılır, ölümünden sonra bunun bir kısmı ailesine verilir, geri kalanı hazineye aktarılırdı. Mâzul şeyhülislâmlar, genellikle emekli maaşı olarak taşrada tahsis edilen arpalıklarına bizzat gitmeyip ulemâdan bir kişiyi nâib gönderirlerdi, bunlara mevâlî nâibi denirdi. Bazı dönemlerde mâzul şeyhülislâmların arpalıklarına bizzat gitmeleri üzerinde hassasiyetle durulması sıkıntılara yol açmıştır. Meselâ Şeyhülislâm Hamîdîzâde Mustafa Efendi mâzul şeyhülislâmları arpalıklarına gitmeye mecbur edince ulemâ arasında ciddi huzursuzluklar başlamış, bu durum Hamîdîzâde’nin azlini hazırlayan sebeplerden birini teşkil etmiştir.


Kategoriler

- eğitim - öğretmen - üniversite - öğrenci - meslek - sınav - Serbest Kürsü - okul - kpss - lise - başarı - MEB - ösym - dersler - YÖK - ÖSS - Milli Eğitim - İlköğretim - sbs - çocuk - Milli Eğitim Bakanlığı - ortaöğretim - ingilizce kursu - Öğrenci Affı - burs - ders - personel - fakülte - yükseköğretim - lisans - bilgisayar - öğretim - dil - atölye - teknik - Bekir Türkmenoğlu - motivasyon - atama - Biyoloji - edebiyat - doktora - dil kursu - ingilizce kursları - Hüseyin Çelik - tıp - öğretmen atamaları - stres - beslenme - yabancı dil - öğrenme

MollaCami.Com