Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Osmanlı (Medrese) Eğitim Sisteminin Vasıfları

Anadolu İslâm Medeniyeti’nin temeli, İslâm kültürüne dayanır. Büyük Selçuklu Devleti (1037-1157), Anadolu Selçuklu Devleti (1075-1308), Anadolu Beylikleri Dönemi ve Osmanlı Döneminde (1299-1920) bütün teşkilâtlarda ve toplum hayatında yegâne tesirli unsur “İslâmiyet”tir.

Dolayısıyla eğitim sistemi de İslâmiyet ile şekillenmiştir. Osmanlılar bu sistemi (Medrese sistemini) geliştirmiş, devlet ileri gelenlerinin kurduğu vakıflarla da destekleyerek “Yaygın Eğitim” haline getirmişlerdir. Bu sistemde esas olan İslâmî Terbiye’dir. Onun için temelde din ilimleri ağırlıktaydı. Fen veya teknoloji özel tercih ve kabiliyete bağlıydı.

Meselâ mektebe başlayan çocuklar için yapılan ve “Amin Alayı” denilen merâsimlerde, ziyâfetler verilir, muallimlere hediyeler takdîm edilirdi. Mektepteki çocuklara da şekerlemeler, simitler, şerbetler, lokumlar dağıtılırdı. Mektebe başlayan çocuklar, tıpkı bir sünnet çocuğu gibi süslenir, yepyeni elbiseler giydirilir, altınlar, mücevherler takılır, sırmalı cüz ve Elifba kılıfı boynuna asılırdı. Mektebin çocukları, mektebe yeni başlayacak çocuğun evine gelirler, ilâhilerle, âminlerle çocuğu akrabâlarının da katıldığı bir törenle alıp mektebe götürürlerdi. Medrese eğitiminin çeşitli kademelerinde de buna benzer merasimler (Hatim Merasimleri, İcazet–Diploma–Merasimleri gibi) tertip edilirdi.1

Medrese Eğitim Sistemi’nin temel hususiyeti, tam manasıyla serbest olmasıydı. Yani, devlet baskısı veya kontrolü asla söz konusu değildi. Esasen Müslüman İlim Öncüleri büyük âlimler ve sanatkârlar ile önemli devlet adamları böyle bir atmosferde yetişmişlerdir!

Bu sistemde gelişen medeniyet (İslâm Medeniyeti) asırlarca hüküm sürmüş, bugünkü Avrupa medeniyetinin de doğmasına sebep olmuştur. Bu sayede Avrupa, Ortaçağ karanlıklarından (Skolastik düşünceden) kurtulup, bu günkü seviyesine ulaşmıştır. Avrupa’nın “Skolastik” denilen cehaletten kurtulması, kilisenin tesirinden kurtulmasıyla mümkün olmuştur. Yani Avrupa, bozulmuş Hıristiyanlığın tesirinden kurtulması oranında, kalkınmaya başlamıştır. İslâm Dünyası ise, tamamen bunun aksine olarak, İslâmiyetten uzaklaştıkça gerilemiştir! Bu hususu zamanımızın en büyük âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), “Risale-i Nur Tefsiri”nde ilmi ve doyurucu bir şekilde izah etmektedir. Fakat, her nasılsa tarihin ispatladığı bu gerçek hep örtbas ediliyor! Tamamen gerçek dışı beyanlarla toplum aldatılıyor ve uyutuluyor!

İhtiyacın ortaya çıkışı:

Zamanla İslâm medeniyeti sayesinde, cehalet karanlıklarından kurtulan Avrupa, ilim ve bilhassa teknoloji alanında hızla ilerlemiştir. Bütün alanlarda olduğu gibi, eğitim alanında da kendi bünyesine göre bir takım başarılı düzenlemeler gitmiştir.

İşte Osmanlı devleti son zamanlarında iç ve dış bunalımlardan kurtulmak ilerlemek gayesiyle, çeşitli alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da bir takım düzenlemelere gitme ihtiyacı duydu. Bu düzenlemelerin Tanzimat Devrinde (1839–1876) daha çok yapıldığını görüyoruz. Osmanlı Devleti bazı tanzimatın yapılmasında samimî idi. Zamanın gelişmeleri bunu gerektiriyordu. Zaten Bediüzzaman Hazretlerinin (ra) “Medresetüzzehra” projesi de bu gerçeği ifade ediyordu! Fakat, içeriye sızmış, “Dönmemiş Dönme”lere kanan bazı devlet adamları çeşitli ayak oyunlarıyla İslâmiyetten uzaklaşma gayesine dayanan projeler üretmişlerdir! Hatta, bir Ermeni vatandaşın, “Kur’ân alfabesi” yerine Lâtin alfabesinin kabul edilmesi projesi kabul görmemiştir! Bu projeyi şiddetle protesto eden Vatan şairi Namık Kemal, “Bir milleti bozmak için alfabesini değiştirmek yeter” diye tepkisini dile getirmiştir!

DİPNOT:

1- Eğitim üzerindeki din etkisi sadece Osmanlıya has bir mesele değildir. Avrupa devletlerinin eğitim sistemi de dinî mahiyetteydi. Meselâ Antik Kültür Hıristiyanlık süzgecinden geçirilerek alınıyor ve dine uymayanlar atılıyordu. Gramer, retorik (güzel konuşma) ve diyalektik (tartışma) gibi “Trivium” unsurları Hıristiyanlığın savunulmasında; edebiyat ve tiloloji ise metedolojiyi çürütüp Hıristiyanlaştırma da kullanılmaktaydı. Bütün Ortaçağ boyunca Aristotales’in kıyas mantığı egemendi. Tartışma kabul etmeyen bu sisteme genel olarak “Skolastik, aynı çağda ders veren hocalara da Skolastikçi” denmişti.

İşte Batı, bu cehalet girdabından, İslâmî ilimler sayesinde kurtulmuştur!


Kategoriler

- eğitim - öğretmen - üniversite - öğrenci - meslek - sınav - Serbest Kürsü - okul - kpss - lise - başarı - MEB - ösym - dersler - YÖK - ÖSS - Milli Eğitim - İlköğretim - sbs - çocuk - Milli Eğitim Bakanlığı - ortaöğretim - ingilizce kursu - Öğrenci Affı - burs - ders - personel - fakülte - yükseköğretim - lisans - bilgisayar - öğretim - dil - atölye - teknik - Bekir Türkmenoğlu - motivasyon - atama - Biyoloji - edebiyat - doktora - dil kursu - ingilizce kursları - Hüseyin Çelik - tıp - öğretmen atamaları - stres - beslenme - yabancı dil - öğrenme

MollaCami.Com